
Dava şartlarının incelenmesi
HMK Madde 115
(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.
6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, dava şartlarının mevcut olup olmadığı hususunun, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilebileceği; taraflarca da bu bağlamdaki eksikliğin her zaman ileri sürülebileceği açıkça vurgulanmıştır. Genel dava şartlarının inceleme sırasının ne olacağı hususu ise pozitif bir düzenlemeye elverişli bir nitelik taşımaması sebebiyle, tümüyle doktrin ve yargı uygulamasına bırakılmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespiti hâlinde, vereceği kararın usule ilişkin bir nihaî karar olan davanın usulden reddi kararı olacağı hususu vurgulanmış; dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise usul ekonomisi ilkesine uygunluk sağlanabilmesi için, hâkimin usulden ret kararı vermeden önce, eksikliğin tamamlanması yönünde ilgilisine kesin süre vermesi esası benimsenmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise davanın esasına girilmesinden önce, dava şartı noksanlığının fark edilmemiş; taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmiş ise usul ekonomisi ilkesine uygunluk sağlanması açısından, artık başlangıçtaki dava şartı noksanlığından dolayı davanın usulden reddedilmemesi gerektiği hususu açıkça hüküm altına alınmıştır.
HMK Madde 115 Dava şartlarının incelenmesi
Yargıtay İçtihatları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı 2021/416E. , 2022/1767K.
- HMK Madde 115
- Dava şartlarının incelenmesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “itirazın iptali” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici mahkemesi sıfatıyla) verilen asıl ve birleşen davaların reddine ilişkin karar asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile davalıların murisi … arasında akdedilen 06.07.2012 tarihli bireysel kredi sözleşmesiyle murisin 25.000TL bedelli nakdi kredi ve aynı sözleşme ile talep edilen kredi kartını kullandığını, murisin 30.11.2012 tarihinde vefat ettiğini, kredi nedeniyle banka lehine hayat sigortası yaptırılmış ise de murisin kanser tedavisi görmesi ve bu hastalığın teminat dışı olmasından bahisle sözleşmeden kaynaklanan borcun sigorta şirketi tarafından ödenmediğini, murisin mirasçılarına gönderilen ihtarnameye rağmen 528,58TL borcun mirasçılar tarafından ödenmediğini ve davalılar hakkında Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2013/3605 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalıların haksız olarak icra takibine itiraz ettiklerini ileri sürerek, icra takibe yönelik itirazın iptaliyle takibin devamına, davalıların icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; eldeki davadatüketici mahkemelerinin görevli olduğunu, muris …’ın davacı bankadan defalarca kredi çektiğini ve 13-14 yıl önce gırtlak kanserine yakalandığını, bu ve diğer krediler çekilirken murisin gırtlağı alındığından konuşamadığını, murisin ölüm nedeninin kanser değil, akut kardioplumonerarrest (ani kalp ve akciğer durması) olduğunu, dava dışı … Hayat ve Emeklilik A.Ş.’nin başvuruyu reddederek kredi borcunu bankaya ödememesinin hukuka aykırı nitelik taşıdığını, davacı bankanın da kredi alacağını … Hayat ve Emeklilik A.Ş.’den tahsil etmesi gerekirken müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatmasının haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Davada Davacı İstemi:
6. Davacı vekili dava dilekçesinde; asıl davadaki aynı iddialar ile gönderilen davalı mirasçılara gönderilen ihtarnameye rağmen 23.926,16TL borç ödenmediği için mirasçılar ve kefil hakkında Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2013/3604 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalıların haksız olarak icra takibine itiraz ettiklerini ileri sürerek, icra takibine yönelik itirazın iptaliyle takibin devamına, davalıların icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Davada Davalı Cevabı:
7. Davalılar (davalı … dışındaki davalılar) vekili cevap dilekçesinde; asıl davadaki savunma sebeplerini aynen tekrar ederek davanın reddini savunmuş ve davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
8. Davalı … cevap dilekçesinde; murisin ölüm nedeninin larenks kanseri değil, ani kalp ve akciğer durması olduğunu, rizikonun sigorta teminatı kapsamında bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
9. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici mahkemesi sıfatıyla) 06.03.2015 tarihli ve 2013/191 E., 2015/177 K. sayılı kararı ile; kredi kullananın kanser hastalığı nedeni ile ölümü hâlinin sigorta teminat kapsamı dışında olmakla birlikte kredi kullananın ölüm sebebinin kanser hastalığı olduğunun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği, bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 03.12.2014 tarihli ve 4585 sayılı raporunda kişinin ölümü ile larenks kanseri arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, kredi kullanan …’ın ölüm sebebinin kanser hastalığı olduğunun kesin şekilde ispat edilemediği, kanser hastalığı ile ölüm arasında illiyet bağı kurulamadığı, bu nedenle davalı mirasçılar ile kefilin öncelikle sigorta sözleşmesine dayanılarak alacağın tahsil edilmesine yönelik itirazlarının yerinde olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine, alacaklı takip başlatmakta kötü niyeti bulunmadığından davalıların kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 10.05.2017 tarihli ve 2016/8313 E., 2017/3658 K. sayılı kararı ile;
“…Asıl ve birleşen davada davacı banka borçlu …’a kullandırılan kredilerden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptalini istemiştir. Kredi borcu ödenmediği için hesap kat edilerek ihtarname keşide edilmiş olup, alacaklı banka alacağını asıl borçlu ve kefillerden talep etme hakkına sahiptir. Asıl borçlu hakkında hayat sigortası poliçesi düzenlenmiş olması, davacının asıl borçlu ve kefillerden alacak talep etmesine engel teşkil etmez. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin delil takdirinde hataya düşülerek yorum ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar asıl ve birleşen davada davacı banka yararına bozulmuş, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
12. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici mahkemesi sıfatıyla) 04.12.2019 tarihli ve 2019/178 E., 2019/311 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortasının tüketicinin kendi isteğiyle yaptırdığı bir sigorta olmayıp, kredi alacağına teminat oluşturmak üzere bankanın talebi doğrultusunda yapılan bir sigorta niteliğini taşıdığı, dolayısıyla hayat sigorta poliçesinde banka lehtar olduğundan, rizikonun gerçekleşmesi (sigortalının vefatı) hâlinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerektiği,sigorta şirketinin lehtar konumunda olan bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları veya bir hastalığını kendisinden gizlendiğini ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçınamayacağı, davacı bankanın hayat sigortası poliçesi kapsamında alacağını daha kolay bir şekilde tahsil etme imkânı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiğinden bahisle poliçe limiti kapsamında kalan miktarı da içeren alacağı için davalı mirasçılara karşı icra takibi başlatması ve dava açmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda kredi borcu ödenmediği için hesap kat edilerek davalılara ihtarname keşide edilmiş olduğundan, alacaklı bankanın alacağını asıl borçlular ve kefilden talep etme hakkının bulunup bulunmadığı, asıl borçlu hakkında hayat sigortası poliçesi düzenlenmiş olmasının davacının asıl borçlular ve kefilden talepte bulunmasına engel teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
16. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinde, sözleşmenin kredi kuruluşu veya kredi borçlusu tarafından akdedildiği önem taşımaksızın, genel şartlarda alacaklı kredi kuruluşunun “dain-i mürtehin” olarak atandığına ilişkin kayıtlara yer verildiğinden bahsetmekte yarar vardır.
17. Kredi borçlusunun ölümü hâlinde hak kazanılacak olan sigorta bedeli üzerinde “rehin hakkı sahibi alacaklı”yı ifade etmek üzere kullanılan bu kavram, Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği m. 4/1,a’da “Kredinin geri ödenmeme riskini ortadan kaldırmak amacıyla yaptırılan sigortalarda, riskin gerçekleşmesi üzerine ödenecek olan tazminat tutarından birinci derecede alacaklı olan gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 954/1. maddesi uyarınca, “başkasına devredilebilen alacaklar ve diğer haklar üzerinde rehin tesis edilmesi” mümkündür.
18. Alacak rehninin ne şekilde kurulacağı TBK’nın 955. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre, “senede bağlanmış olan veya olmayan alacakların rehni için rehin sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması” gereklidir. Kredi kuruluşunun, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinden doğan sigorta bedeli üzerindeki rehin hakkı ise uygulamada, poliçeye ve sözleşme genel şartlarına eklenen kayıtlar ile sağlanmaktadır.
19. Krediye bağlı hayat sigortası sözleşmelerinde, kredi kuruluşu “öncelikli (aslî) ve değiştirilemez lehtar” olarak belirlenmektedir. Buna göre, sigorta sözleşmesinin kredi borçlusu tarafından akdedildiği hâllerde, TBK’nın 129 maddesi anlamında “üçüncü kişi yararına sözleşme” bulunmaktadır. Ayrıca, krediye bağlı hayat sigortası sözleşmesinde ise, sigorta ettiren kredi borçlusunun sigorta bedeli üzerindeki “tasarruf yetkisi” kredi kuruluşunun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1493/3. maddesi çerçevesinde değiştirilemez lehtar olarak atanması ile birlikte sona ermektedir.
20. Krediye bağlı hayat sigortalarında, sigorta bedelinin asli alacaklısı olan kredi kuruluşunun, sigorta bedelinin ödenmesi yönündeki talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi hâlinde, sigorta şirketine karşı dava açmak ve gerekirse (sigorta bedelinin ödenmeme gerekçesinin çok defa riziko şahsı ile ilgili bir sebebe dayandırılması karşısında) sigorta bedelinin ödenmesi için tüketilmesi gerekli yolların tüketilmesi, olumlu bir netice alınamaması hâlinde mirasçılara başvurulması gerekir.
21. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; asıl davada kredili mevduat hesap sözleşmesine dayalı borcun ödenmemesi üzerine davacı … tarafından … mirasçıları …, …, …, … ve … aleyhine Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2013/3605 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı; birleşen davada ise, bireysel kredi sözleşmesine dayalı borcun ödenmemesi üzerine Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2013/3604 E. sayıl icra dosyasında … mirasçıları …, …, …, … ve … ile kefil … aleyhine aynı kredi sözleşmesine dayanılarak icra takibi başlatıldığı, her iki icra takip dosyasında da davalıların icra takiplerine süresi içerinde itirazlarını müteakip takiplerin durdurulmasına karar verilmesi üzerine eldeki davalar açılmıştır.
22. Mahkemece; kredi kullananın kanser hastalığı nedeni ile ölümü hâlinin sigorta teminat kapsamı dışında olmakla birlikte kredi kullananın ölüm sebebinin kanser hastalığı olduğunun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği, bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 03.12.2014 tarihli ve 4585 karar sayılı raporunda kişinin ölümü ile larenks kanseri arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, kredi kullanan …’ın ölüm sebebinin kanser hastalığı olduğunun kesin şekilde ispat edilemediği, kanser hastalığı ile ölüm arasında illiyet bağı kurulamadığı, bu nedenle davalı mirasçılar ile kefilin öncelikle sigorta sözleşmesine dayanılarak alacağın tahsil edilmesine yönelik itirazlarının yerinde olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
23. Somut olayda, krediye bağlı hayat sigortası poliçesinin dain ve mürtehini bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi hâlinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil için gerekli yollara gitmesi gerekir. Davacı banka davalılar hakkında icra takibi başlatmadan ve dava açmadan önce, dava dışı sigorta şirketine yazılı olarak başvurmuş ise de davalıların mirasbırakanı olan borçlu müteveffanın doğru beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği ve kendisindeki hastalığı gizlediği gerekçesiyle sigorta şirketi tarafından kendilerine ödeme yapılmaması üzerine doğrudan davalılar aleyhine icra takiplerine başlayıp, nihayetinde eldeki davaları açmıştır.
24. Oysa ki açıklandığı üzere,krediye bağlı hayat sigortalarında, sigorta bedelinin asli alacaklısı olan kredi kuruluşunun, sigorta bedelinin ödenmesi yönündeki talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi hâlinde, sigorta şirketine karşı dava açmak ve gerekirse (sigorta bedelinin ödenmeme gerekçesinin çok defa riziko şahsı ile ilgili bir sebebe dayandırılması karşısında) sigorta bedelinin ödenmesi için tüketilmesi gerekli tüm yolların tüketilmesi, olumlu bir sonuç alınamaması hâlinde mirasçılara başvurulması gerekir.
25. Bu itibarla; davacı kredi kuruluşu banka tarafından kredi borcunu ödemeyen yasal mirasçılara karşı açılan eldeki dava, banka tarafından sigorta bedelinin elde edilmesi için başvurabilecek hukukî yollar tüketilmediği için erken açılan dava niteliğindedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18.02.2022 tarihli ve 2019/5 E., 2022/1 K. sayılı kararında; ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış dava, erken açılmış dava niteliğinde olduğundan, bu davanın açılmasında henüz hukukî yarar bulunmadığı, o nedenle, HMK’nın 114/1-h bendinde dava şartları arasında sayılan hukukî yararın bulunmadığı durumda, davanın esastan değil, HMK’nın 115/2. maddesi gereği usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; direnme kararında bankanın doğrudan sigorta şirketinden talepte bulunabileceği, sigorta şirketi ödeme yapınca teminat dışı olma durumuna göre kredi borçlularına rücu edebileceği, kaldı ki alınan rapora göre ölümün kanser hastalığından meydana gelmediğinin belirtildiği, ölüm sebebine göre teminat dışı kalma hâlinde sigorta şirketi ödeme yapmak zorunda olmadığından direnme gerekçesi bu yönüyle isabetli değil ise de, toplanan delillere göre teminat kapsamı içinde ise banka doğrudan kredi borçluları hakkında takip yapamayacağı için direnme kararının bu yönüyle uygun bulunduğu, kredi alacağının sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı ve sonucuna göre doğrudan kredi borçlularından alacağı talep koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği de değerlendirilmek suretiyle dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği yönünden görüş ileri sürüşmüşse de, bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. O hâlde, alacağın tahsili için dava dışı sigorta şirketine karşı tüm hukukî yollar tüketilmeden açılan asıl ve birleşen davaların erken açılan dava niteliğinde olduğu, bu davaların açılmasında davacı bankanın henüz hukukî yararının bulunmadığı gözetilerek, mahkemece davaların “hukuki yarar yokluğu” nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esastan reddine karar verilmesi doğru değil ise de, ret kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle sonucu itibariyle doğru olduğundan direnme kararının onanması gerekmiştir.
28. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerle ile onanmasına karar verilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.12.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Asıl ve birleşen dava, davacı banka ile davalılar murisi … arasında akdedilen 06.07.2012 tarihli bireysel kredi sözleşmesinden doğan alacağa ilişkin yapılan takiplere itiraz nedeniyle açılmış itirazın iptali davasıdır.
Davaya konu olan Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2013/604 esas sayılı takip dosyasında 23.926,16TL asıl alacak, 2885,47TL işlemiş faiz olmak üzere 26.811,63TL alacağın takip tarihinden itibaren akdi faiziyle tahsili talep edilmiş, Ordu 1. İcra Müdürlüğünün 2013/3605 esas sayılı takip dosyasında ise 528,58TL asıl alacak, 158,14TL işlemiş faiz olmak üzere 686,72TL alacağın takip tarihinden itibaren akdi faiziyle tahsili talep edilmiştir.
Davacı banka ile sigortacı arasındaki Grup Hayat Sigortası Sözleşmesi ekinde madde 11: özel şart başlığı altında 01.02.2012 tarihinden itibaren yıllık ve uzun süreli tüketici, taşıt, konut ve kredili mevduat hesabı müşterilerinin, sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında bırakıldığı, sigortalının vefat nedeninin kanser olması durumunda, hastalığının sigorta başlangıcından önce mevcut olup olmadığının araştırmasının yapılacağı bu amaçla şube, varis ve sağlık kurumlarından rapor vb. belge ve bilgiler talep edileceği, araştırma sonucunda kanser hastalığının sigorta başlangıç tarihinden önce mevcut olduğu tespit edilirse tazminat ödenmeyeceği, sigorta kesintisiz iki yıl devam etmişse söz konusu araştırmaya gidilmeden tazminat ödeneceği hükmü bulunmaktadır.
Hayat sigortası sertifikasında sigortalı …’ın imzası alınmış olup bu belgede müşterinin ölümü hâlinde, yukarıda yazılı sigorta bedeli sözleşme hükümleri ve hayat sigortası genel şartları çerçevesinde … Hayat ve Emeklilik A.Ş. tarafından tazminat olarak ödeneceği bu sigortanın birinci derecede hak sahibinin sigortalının vefat anındaki kredi borcu, bu borca ait faiz ve yasal masrafları geçmemek kaydıyla … Bankası A.Ş. olduğu belirtilmiştir.
… Hayat ve Emeklilik A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından … Bankası Ordu Şubesine 22.04.2013 tarihinde yazılan yazıda sigortalının 1999 yılında Larenks (gırtlak) kanseri nedeniyle tedavi görmüş olduğunu, Ordu Devlet Hastanesi tarafından verilen raporda tespit edildiği, sigortalı adına düzenlenen sertifikanın genel bilgiler bölümü üçüncü maddesinde (sigorta öncesinden gelen kanser hastalığı teminat kapsamı dışındadır.) şeklinde düzenleme mevcut olduğu bu nedenle herhangi bir tazminat veya başkaca bir ödeme yapılmasının mümkün olmadığı, …’ın vefatı dolayısıyla herhangi bir tazminat ödemesi yapılamayacağı bildirilmiştir.
Sigorta şirketi kanser hastalığı nedeniyle teminat dışı olduğunu belirterek bankaya ödeme yapmamış olduğundan bu ödemenin yapılmamasının haklı olması hâlinde bankanın kredi borçluları hakkında takip yapması mümkün ise de uyuşmazlığın kapsamına göre haklılık durumunun ispatlanması gerekir. Bu da ölüm sebebine göre teminat dışı olma durumunun kesin olarak saptanmasını gerektirmektedir.
Özel Daire bozma kararında bu şekilde bir ayrım yapılmaksızın bankanın doğrudan takip yapabileceği belirtilmiş ise de bu gerekçe sigortalının ölümü hâlinde kredi borcunu teminat altına alan sigorta sözleşmesinin kapsamına aykırıdır. Zira bankanın takip yapabilmesi alacağının sigorta teminatı dışında kalması hâlinde mümkün olabilecektir.
Direnme kararında bankanın doğrudan sigorta şirketinden talepte bulunabileceği, sigorta şirketi ödeme yapınca teminat dışı olma durumuna göre kredi borçlularına rücu edebileceği kaldı ki alınan rapora göre ölümün kanser hastalığından meydana gelmediği belirtilmiştir. Ölüm sebebine göre teminat dışı kalma hâlinde sigorta şirketi ödeme yapmak zorunda olmadığından direnme gerekçesi bu yönüyle isabetli değil ise de toplanan delillere göre teminat kapsamı içinde ise banka doğrudan kredi borçluları hakkında takip yapamayacağı için direnme kararı bu yönüyle uygun bulunmaktadır.
Bu durumda direnme bu yönüyle uygun bulunarak kredi borcu alacağının sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı ve sonucuna göre doğrudan kredi borçlularından alacağı talep koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği de değerlendirilmek suretiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunarak dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, teminat dışı kalmış olsa dahi doğrudan sigortacıdan talepte bulunulabileceği ve kredi borçlularından talepte bulunulamayacağı kabul edilerek hükmün onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.