Yargıtay İçtihatları, Avukat Murat ÖCAL, Bodrum Avukat, Datça Avukat, Marmaris Avukat, Fethiye Avukat, Çeşme Avukat, Aydın Avukat, Kuşadası Avukat, Alanya Avukat, Antalya Avukat, Adana Avukat, Mersin Avukat, Çeşme Avukat, Balıkesir Avukat, Çanakkale Avukat, Ankara Avukat, İstanbul Avukat, Yozgat Avukat, Sivas Avukat

Adli yardımdan yararlanacak kişiler

HMK Madde 334

(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.*

(2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.

(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.

*11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanunun 22 nci maddesi ile bu fıkrada yer alan “haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak” ibaresi “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şeklinde değiştirilmiştir.

6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi

Anayasada düzenlenen hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için, gerekli yargılama giderlerini hiç veya sıkıntıya düşmeksizin ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü malî ve hukukî korunma taleplerinde kolaylık sağlanması, sosyal hukuk devleti ilkesinin gereklerindendir. Bu gereğin yerine getirilebilmesi ise adli yardım ile mümkün olacaktır.

Adli yardımdan yararlanabilme koşulları, yoksulluk ve haklılıktır. Yoksulluk, tamamen fakr–u zaruret içinde bulunmak şeklinde anlaşılmamalıdır. Kendisi ve ailesinin normal geçimini sağlayacak kadar mal ve haklara veya gelire sahip olan bir kişinin, açmak zorunda kaldığı bir dava veya kendisine karşı açılan bir dava sebebiyle yapmak zorunda kalacağı harcamaları, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zora düşürmeksizin karşılama gücünden yoksun olan kişilerin de adli yardımdan yararlanmaları icap eder. Haklılık koşulunun varlığı konusunda ise yaklaşık ispat ölçüsünde hâkimde bir kanaatin oluşması gerekir. Talepte bulunan kişinin baştan açıkça haksız görülmüyor olması da, adli yardımın koşulu olan haklılığın ispatı için yeterli sayılabilir.

Maddenin birinci fıkrası hükmü, 1086 sayılı Kanundaki düzenlemenin günümüz Türkçesine uyarlanmış şeklidir. Ancak metne geçici hukukî koruma taleplerinde de adli yardımdan yaralanılabileceği yolunda bir ilâve yapılmıştır. Bazen dava açılmadan önce talep edilmesi gereken ihtiyatî haciz ve ihtiyatî tedbir gibi geçici hukukî korumalarda özellikle teminatların oldukça yüksek meblağlara ulaşabileceği göz önüne alındığında, bu teminatı ve diğer yargılama giderlerini ödemek zorunda kalacak olan kişilere, haklı oldukları yolunda hâkimde kanaat uyandırmaları hâlinde, adli yardım sayesinde, tüm giderlerden geçici olarak muafiyet tanınması, etkin bir hukukî korumanın gerçekleşmesine önemli ölçüde hizmet edecektir.

İkinci fıkrada, gerçek kişiler için öngörülen adli yardımdan, istisnaî olarak, kamuya yararlı dernek ve vakıfların da yararlanabilmeleri düzenlenmiştir. 1086 sayılı Kanunda, gerçek kişilerden başka sadece hayır kurumlarının adli yardım talebinde bulunabilecekleri düzenlenmişti. Ancak hukukumuzda, hayır kurumu adı altında bir tüzel kişilik kategorisi bulunmamaktadır. Kamuya yararlı dernek ve vakıfların faaliyetleri sırasında taraf olmak zorunda kalacakları dava ve işler sebebiyle yapacakları harcamaları karşılayacak yeterli malî kaynaklarının bulunmaması durumunda, gerçekleştirebilecekleri kamuya yararlı faaliyetlerin de tehlikeye girmesi söz konusu olabileceğinden, bu tür tüzel kişilerin de adli yardımdan yararlanmaları uygun bulunmuştur.

Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri için ise yoksulluk ve haklılık koşulları yanında, karşılıklılık koşulunun da bulunması gerekir. Türkiye’de adli yardım talebinde bulunan yabancının, vatandaşı olduğu ülkede, Türk vatandaşlarının da adli yardımdan yararlanabildiklerinin ispatında, iki veya çok taraflı uluslararası antlaşmalar ve ilgili ülkenin kanunlarından yararlanılabileceği gibi, fiilî uygulamaların ispatı da yeterli olacaktır.

6459 sayılı Kanunda Yer Alan Değişiklik Gerekçesi

AİHM, adlî yardım talep eden kişinin haklılığı kriterinin aranmadığı bir sistemi tavsiye etmekte ve adlî yardım talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla kişilerin adlî yardımdan yararlandırılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Maddede yapılan düzenlemeyle, dava veya takibin açıkça dayanaktan yoksun bulunmaması kaydıyla adlî yardımdan yararlanılabilmesi sağlanarak adlî yardımın kapsamı genişletilmektedir.

HMK Madde 334 Adli yardımdan yararlanacak kişiler

Yargıtay İçtihatları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/267E. , 2021/459K.

  • HMK Madde 334
  • Adli yardımdan yararlanacak kişiler

MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın usulden reddine karar verilmiştir.

2. Kararın davacı tarafından temyizi üzerine Özel Dairece ek karar ile, davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş, ek karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:
4. Davacı 05.07.2019 havale tarihli ve adli yardım talepli dava dilekçesinde; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ve Edirne İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen kararların İcra İflas Kanunu (İİK) ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) aykırı olup kanuni haklarının tespit ve tesliminin re’sen kamu düzeni ve kanun gereği olduğunu, kanunun emredici hükümlerinin uygulanmaması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını, dava ve şikâyetlere neden olunduğunu, açmak zorunda kaldığı davalarda taleplerinin gereğinin yapılmamasının mevcut borçlarının ödenememesine ve borçlanarak yaşamasına sebep olduğunu, kanuna aykırılıkların ve uğradığı zararların tespit ve karşılanması ile eksik kalan hususların vekil atandıktan sonra belirlenmesi taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek davaya esas dosyada kabul edilmiş adli yardım kararına istinaden HMK’nın 335/3. maddesi gereğince adli yardım talebinin kabulü ile 2.000.000,00TL maddi ve maddi zararın üç katı manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

5. Davalı Türkiye Cumhuriyeti Devletine izafeten Maliye Hazinesine ve ihbar olunana dava dilekçesi tebliğ edilmemiş ve dosya üzerinden karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25.11.2019 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı, dava dilekçesinde özetle;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2019/314 E.sayılı kararı nedeniyle….’in (….), …..’ın (….), …. …..’ın (…..), Edirne İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/370 E.sayılı kararı nedeniyle de ….’ün (….) kanunun emredici hükümlerinin uygulanmamasından dolayı uğradığı zararın tahsili için dilekçesinde belirtilen tazminatın hazineden alınarak kendisine verilmesini talep etmiştir.

Davacı davasını açarken adli yardım talebinde bulunmuş, Dairemizce adli yardım talebinin reddine karar verilmiş, karara itirazı üzerine, adli yardım talebinin reddine ilişkin karar Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 18.10.2019 tarih ve 2019/14 D.İş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi kapsamında, hâkimin kararından dolayı hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, HMK’nun 120. maddesi gereği dava açarken yatırması gereken harç ve gider avansını yatırmamış olup, bu nedenle davacıya, başvurma harcı, nispi harç ve tarifede belirlenen gider avansını yatırması için HMK’nun 120. maddesi uyarınca iki haftalık kesin süre verilmiş, davacı verilen kesin süre içerisinde harç ve gider avansını yatırmamıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/3-629 Esas, 2011/613 Karar sayılı kararında da; “Yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, yargı harçları ödemekle yükümlüdür. .…yargı harçlarının konusunu oluşturan harçların ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup, bunlar başvurma harcı, celse harcı ve karar ve ilam harcıdır.…mahkemece, dava açılırken usulünce yatırılmış yargı harcı olmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, davacıya anılan yargı harçlarını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır” şeklindeki saptama ile harç konusu vurgulanmıştır.

Somut olayda, davacı, HMK’nun 120.maddesi uyarınca, kendisine verilen (2) haftalık kesin süre içinde harç ve gider avansını yatırmamıştır.

Bu durumda, davanın ön inceleme duruşması yapılmaksızın dosya üzerinden HMK’nun 114/g ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, usulden ret halinde HMK’nun 49.maddesinde öngörülmediğinden disiplin para cezasına hükmedilmemiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;

1-Davanın usulden REDDİNE,
2-HMK.’un 49. maddesi uyarınca, davanın usulden reddedilmesi nedeniyle disiplin para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 68,20 TL başvurma harcı ve 92,50 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:
7. Kararın süresi içinde davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 13.01.2020 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararı ile “6100 sayılı HMK’nun 334/1. maddesi; ‘Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler’, aynı Kanunun 336/2. maddesi ise; ‘Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır’ şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıda anılan yasal düzenlemelere göre; davacı, adli yardım talebini mali durumunu göstermeye yeterli önceki aşamalardan farklı somut bir belgeye dayandırmadığından ve yargılama safahatında adli yardım talebi kesin olarak reddedildiğinden, temyiz yasa yoluna başvurusu nedeniyle adli yardım talebinin reddine” karar verilerek temyiz harç ve masraflarının yatırılması için davacıya 13.01.2020 tarihli ve kesin süreli muhtıra gönderilmiştir. Muhtıra davacıya 04.02.2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen temyiz yoluna başvurma ve temyiz karar harçları yatırılmamıştır.

8. Bunun üzerine Özel Dairenin 17.02.2020 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararı ile “Mahkememizden verilen yukarıda numarası yazılı 25.11.2019 tarihli karar davacı tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz harcının ve gider avansının yatırılması konusunda 04.02.2020 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde yatırılmadığından, HMK’nın 366. maddesi atfıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına,” karar verilmiştir.

9. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen 17.02.2020 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz isteminde bulunulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:
10. Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2020 tarihli ve 2020/12-480 E., 2020/688 K. sayılı kararı ile, “…26. Davacı, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesine başvururken ve Özel Dairece adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı Yargıtay 13. Hukuk Dairesi nezdinde itiraz ederken yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri sunmamış ve HMK’nın 337/2. maddesi gereğince adli yardıma ilişkin karar kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafından bir kısım bilgi ve belgeler sunulmuş ise de kanun yoluna başvuru sırasında mali durumunu gösterir hiçbir belge sunulmamıştır. Davacının adli yardım kararının kesinleşmesinden sonra sunduğu bilgi ve belgelerin incelenmesinde, üzerine kayıtlı birden çok gayrimenkulü bulunduğu, her ne kadar üzerlerinde hacizler bulunsa da davacının mülkiyetinde ve gelir getirecek durumda olduğu, dava usulden reddedildiğinden kanun yoluna başvururken temyiz yoluna başvurma ve maktu temyiz karar harçları ile temyiz gider avansı yatırılması gerektiği, bunun ise yüklü bir miktar olmadığı, davacının kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken temyiz giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olmadığını ispatlayamadığı sonucuna varılmıştır.

27. Hâl böyle olunca, davacının adli yardım talebi, HMK’nın 334/1. maddesinde belirtilen koşulları sağlamadığından adli yardım talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

28. Davacının sunduğu temyiz dilekçesinin süresinde temyiz defterine kaydedildiği ancak davacı tarafından temyiz yoluna başvurma ve maktu temyiz karar harçlarının yatırılmadığı anlaşıldığından, davacıya temyiz başvurma harcı ve maktu temyiz karar harcını ikmal etmesi için muhtıra çıkarılarak bir haftalık kesin süre verilmeli, kesin süre içinde harç yatırıldığı takdirde dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmeli, süresi içinde harç yatırılmadığı takdirde HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmelidir.” gerekçesiyle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin 13.01.2020 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararı ile davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin 17.02.2020 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararının ortadan kaldırılmasına, davacının adli yardım talebinin reddine ve HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 12. Hukuk Dairesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.

11. Hukuk Genel Kurulunun geri çevirme kararı sonrasında Özel Dairece, Hukuk Genel Kurulu kararı ve temyiz harçlarının yatırılması için bir haftalık kesin süreli muhtıra 15.01.2021 tarihinde davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davacı yasal süre içerisinde temyiz harçlarını yatırmamıştır.

Özel Daire Kararı:
12. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.02.2021 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararı ile; “…Mahkememizden verilen yukarıda tarih ve numarası yazılı karar davacı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.09.2020 tarih ve 2020/12-480 E. – 2020/688 K. sayılı kararı gereğince davacı tarafa temyiz harcının yatırılması konusunda 15.01.2021 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde yatırılmadığından, HMK’nun 366. maddesi atfıyla HMK’nun 344.maddesi gereğince davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına,” karar verilmiştir.

13. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen 09.02.2021 tarihli ek kararına karşı süresi içinde davacı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz isteminde bulunulmuştur.

II. GEREKÇE
14. Davacının temyiz kanun yoluna başvuru sırasındaki adli yardım talebinin reddine ilişkin Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2020 tarihli ve 2020/12-480 E., 2020/688 K. sayılı kararına karşı davacı tarafından itiraz edilmiş ise de, Hukuk Genel Kurulunun adli yardım talebinin reddi kararlarına karşı itiraz yolu bulunmadığından ve verilen karar kesin olduğundan davacının itiraz dilekçesine hukuki değer atfedilmemiştir.

15. Davacının adli yardım talebi Hukuk Genel Kurulunca reddedilmiş ve HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla HMK’nın 344. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 12. Hukuk Dairesine geri çevrilmesine karar verilmiştir. Özel Dairece, temyiz harçlarının yatırılması için davacıya bir haftalık kesin süreli muhtıra gönderilmiş ve muhtıra 15.01.2021 tarihinde usulüne uygun olarak davacıya tebliğ edilmesine rağmen yasal süre içerisinde temyiz harçları yatırılmamıştır. Bunun üzerine Özel Dairenin 09.02.2021 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararı ile davacı tarafın temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

16. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.02.2021 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararın onanması gerekir.

III. SONUÇ:
Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.02.2021 tarihli ve 2019/17 E., 2019/20 K. sayılı ek kararın ONANMASINA,
Aşağıda dökümü yazılı olan (59,30TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 13.04.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

HMK Madde 334 Adli yardımdan yararlanacak kişiler

Yargıtay İçtihatları

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/12052E. , 2018/1378K.

  • HMK Madde 334
  • Adli yardımdan yararlanacak kişiler

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki muvazaalı işlemin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü

K A R A R-
Davacı, davalı ile aralarındaki boşanma davası devam ederken dava konusu taşınmazın muvazaalı olarak teyzesinin torunu …’ya devredildiğini belirterek, bu muvazaalı satışın iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davacıdan boşandıklarını taşınmazı bedeli karşılığı sattığını, işlemlerde muvazaanın olmadığını, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davacıya tanıklarını bildirip hazır etmesi için iki celse olanak tanındığı davacının öninceleme duruşmasından sonra 6100 sayılı HMK’nın 140/5. maddesine göre verilen süre içerisinde gereken açıklamayı yapmadığı, sonraki celsede dinletecek herhangi bir tanığının bulunmadığını, mahkemeye dava dilekçesinin ekinde sunduğu tapu örneğinden başka bir belge ibraz edemediği veya davalının muvazaalı olarak taşınmazı devrettiğine ilişkin herhangi bir tanık dinletemediğinden delil sunulamayan ve ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir.

1-Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem

niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK’nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK’nın 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK’nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.Somut olayda davacının talebinin TBK’nun 19.maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğuna göre muvazaalı işlemin diğer tarafı olan …’nın da varsa daha sonraki maliklerinde davaya dahil edilip taraf teşkilinin sağlanması gerekirken taraf teşekkülü yapılmadan verilen karar usul ve yasaya aykırıdır.

2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden ve UYAP kayıtlarından, davacı ile davalı arasında … Mahkemesi’nin 2009/107 Esas 2010/364 sayılı dosyası ile boşanmaya karar verildiği ve boşanmanın 19.12.2011 tarihinde kesinleştiği, yine aynı davanın devamı olarak 2011/414 Esas 2012/81 Karar sayılı ilamı ile davacı lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının artırıldığı dolayı ile davacı lehine mali haklara hükmedildiği anlaşılmaktadır. Davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.Davacı 25.12.2014 tarihli oturumda keşfe yatıracak parası olmadığını beyan ettiğine ve … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/107 Esas 2010/364 Karar sayılı dosyasından yoksulluk nafakasına hükmedildiğine göre HMK’nun 334.maddesine göre beyanın adli yardım talebi olup olmadığının değerlendirilmesi de yapılması gerekirken, davacının Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6.maddesinde de koruma altına alınan mahkemeye erişim hakkını zedeler şekilde yorum yapılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Öte yandan, davacı dava dilekçesine ekli olarak Tapu kaydı ve boşanma davası ile ilgili bilgilere yer vermiş, davacı tarafından verilen 25.04.2014 tarihli dilekçede ise gelini …’ın dinlenmesini istediğini belirtmiştir. HMK’nun 243.maddesi (3) fıkrasına göre tanığı davet gerektiğinde telefon, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanarak çağrılabileceği hususunun değerlendirilmemesi de isabetsizdir.Davacı iddasında, davalı ile taşınmazı satın alan dava dışı … arasında akrabalık bağı olduğunu iddia ettiğine göre, anılan şahısların nüfus kayıtlarının çıkartılması masraf gerektirmediği gibi satılan taşınmazda halen kendisinin oturduğu belirttiğinden bu hususun zabıta marifeti ile araştırılması mümkün bulunmaktadır.Davacı keşif deliline dayanmamıştır, mahkemece davanın aydınlanması için resen keşif yapılmasına karar verilmesi halinde HMK’nun 325.maddesine göre davalıdan veya onun yatırmaması halinde ilerde haksız çıkacak şahıstan alınmak üzere hazineden ödenmesine de hükmedebilir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 27.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.