
Hukuki Dinlenilme Hakkı
HMK Madde 27
1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.
6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi
Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gereklidir. Hukukî dinlenilme hakkı olarak maddede ifade edilen ve uluslararası metinlerde de yer bulan bu hak, çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Bu hak, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Ancak, her yargılama süjesi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir.
Bu hakkın üçüncü unsuru, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de, kararların gerekçesinde yapılması gerekir. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması, bu hakkın ihlâli sonucunu doğuracaktır. Yargı organları, her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, hangi maddî ve hukukî sebeplerle karar verdiklerini gerekçelerine yansıtmalıdırlar. Ortaya çıkacak karar, hukukun genel ilkelerine, mevzuata ve yerleşik içtihatlara tamamen aykırı ve sürpriz sayılacak nitelikte olmamalıdır. Bu durum “sürpriz karar yasağı” olarak da ifade edilmektedir.
Yargı organları özellikle yerleşik içtihatların dışında yeni bir karar verebilirler. Ancak bu konuda gerekçelerini tam ortaya koymalı ve tarafların açıklamalarını da değerlendirmelidirler.
Maddede yapılan düzenlemeyle, en temel yargısal hak olarak kabul edilen ve uluslar arası sözleşmelerle anayasalarda yerini bulan hukukî dinlenilme hakkı, tüm unsurlarıyla ortaya konulmuştur.
HMK Madde 27 Hukuki Dinlenilme Hakkı
Yargıtay İçtihatları
4. Hukuk Dairesi 2020/1232 E. , 2021/679 K.
- HMK Madde 27
- Hukuki Dinlenilme Hakkı
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 14/05/2013 gününde adli yardım talepli olarak verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine mahkemece adli yardım talebi kabul edilerek yapılan yargılama sonunda; davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine dair verilen 26/03/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin eşi dava dışı… ’in K… ilçesi Karaağaç köyü Doballar mevkii 136 ada 27 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini davalıya sattığını, bu satış işleminin muvazaalı olduğunu, davalının, müvekkilinin eşi… ’in imam nikahlı eşi olduğunu, dava dışı … ’in davalıyla resmen evlenebilmek için müvekkilinden boşanmak istediğini, tarafların gerçek iradelerinin müvekkilinden mal kaçırmak olduğunu belirterek anılan taşınmazın davalıya ait hissesinin tapu kaydının iptali ile müvekkilinin eşi … adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 12/12/2016 tarihli 2014/21228 esas ve 2016/11433 karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davacının dava dışı eşi… aleyhine açtığı boşanma davasında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, ayrıca davacının boşanma davası dışında mal rejiminin tasfiyesine ilişkin herhangi bir dava açmadığı, bu halde davacının dava açtığı sırada doğmuş bir alacağının olmadığı ve böyle bir alacağa ilişkin davası da bulunmadığı, bu durumda davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyulduğu belirtilmiş ise de, bozma ilamına aykırı davranılmıştır. Şöyle ki; mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 12/12/2016 tarihli 2014/21228 esas ve 2016/11433 karar sayılı ilamı ile “dava konusu taşınmazı davalıya devreden dava dışı …’in davaya dahil edilmesi için davacıya süre verilerek usulünce taraf teşkilini sağlanması ve davacı ile dava dışı eşi … arasındaki boşanma davası ve var ise diğer dava dosyalarının celbi ile davacının dava açmaktaki hukuki yararının tartışılması ve oluşacak sonuca karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamında belirtilen şekilde davacı ile dava dışı eşi arasındaki boşanma davası ve diğer davalar celp edilerek incelenmiş ise de taşınmazı davalıya devreden dava dışı … davaya dahil edilmemiştir.
Şu durumda mahkemece; taşınmazı davalıya devreden dava dışı …’in davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasının incelenmesi gerekirken uyulmasına karar verilen bozma ilamına aykırı davranılarak karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/02/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
HMK Madde 27 Hukuki Dinlenilme Hakkı
Yargıtay İçtihatları
6. Hukuk Dairesi 2021/97 E. , 2021/1036 K.
- HMK Madde 27
- Hukuki Dinlenilme Hakkı
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekili, davalı … vekili ve davalı …. İnş Mak Oto Gıda Tur. San. Tic. Ltd. Şti. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dava, yüklenici davalı şirket yönünden eser sözleşmesinden kaynaklanan, idare elemanı diğer davalılar yönünden ise bu sözleşmeyle ilgili görevlerin yürütülmesinde idare zararına neden olmaları nedeniyle haksız fiil hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı ile davalılardan yüklenici …. İnş. Mak. Oto Gıda Turz. San. Tic Ltd Şti ve idare elamanı … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tarihinde ve yargılama sürecinde yürürlükte bulunan HUMK’nın 73. maddesinde; kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakimin her iki tarafı dinlemek veya iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere uygun olarak davet etmedikçe hükmünü veremeyeceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm savunma hakkı ve kamu düzeni ile ilişkili olduğundan görevi gereği mahkemelerce kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir. Aynı hususlar 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı başlığı altında da düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; davanın ilk olarak Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/365 esas sayılı dosyasında açıldığı, mahkemece her yüklenici yönünden davaların ayrı görülmesi gerektiği kanaatine varılarak tefrik kararı verildiği, tefrik kararı üzerine davalısı yüklenici ….. İnş. Mak. Oto Gıda Turz. San. Tic Ltd Şti olan dosyanın Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/231 esasına kaydedilerek yargılamasının yapıldığı anlaşılmıştır. Tefrik kararından sonra dava dosyasında; davalı yükleniciye duruşma gününü bildirir tebligatın davalının “Hürriyet Caddesi 17/B Dikmen/Ankara” adresine çıkarıldığı, tebligatın davalının adreste tanınmaması nedeni ile bila tebliğ iade edildiği, davalıya yeniden duruşma gününü bildirir tebligat çıkarılmadan yargılamaya devam edildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunun da aynı adrese tebliğ edildiği, tebligatın ilgilinin adreste tanınmaması nedeni ile bila tebliğ iade edildiği, gerekçeli kararın aynı adresten bila tebliğ iade edilmesi üzerine davalının “….. Mahallesi 708. sokak No:10/12 Çankaya/Ankara” adresine yapılan tebligatın davalının daimi çalışanına tebliğ edilmesi üzerine kararın davalı tarafından yokluklarında yapılan yargılama sonucunda verildiğinden bahisle temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece; davalıya usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ ettirilip taraf teşkili tamamlandıktan ve kendisine savunma imkânı tanındıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken yapılan tebligatın geçersizliği gözden kaçırılarak savunma ve hukuki dinlenme hakkı kısıtlanmak suretiyle davanın esas yönünden karara bağlanması doğru olmamış, hükmün açıklanan nedenle bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yüklenici …. İnş. Mak. Oto Gıda Turz. San. Tic Ltd Şti vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı iş sahibi, davalı idare elemanı … ile davalı yüklenici ….. İnş. Mak. Oto Gıda Turz. San. Tic Ltd Şti’nin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcın talep halinde davalı … ve davalı ….. İnş Mak Oto Gıda Tur. San. Tic. Ltd. Şti’ne iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.10.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.
HMK Madde 27 Hukuki Dinlenilme Hakkı
Yargıtay İçtihatları
9. Hukuk Dairesi 2021/8992 E. , 2021/13918 K.
- HMK Madde 27
- Hukuki Dinlenilme Hakkı
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı Bakanlığın 22/02/2021 tarih ve 428575 sayılı yazısı ile davalı …-İş Sendikası için yaptığı yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti: Tensip tutanağı ile yetkisizlik kararı verilmesi sebebiyle cevap dilekçesi verilmemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Mahkemece, yetkisizlik kararı verilmiştir.
İstinaf başvurusu: İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti: Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz: Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27 nci maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, Kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36 ncı maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36 ncı maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 27 nci maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenilmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğinde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir.
Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s.273).
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanmış olur.
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu noktada iş mahkemelerinde uygulanan yargılama usulüne de değinmek gerekmektedir.
İş mahkemelerinde uygulanacak yargılama usulü basit yargılama usulüdür. Basit yargılama usulünde; dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap (replik) ve ikinci cevap (düplik) dilekçeleri verilmez (HMK md.317/3). İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı dava açılması ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başlar (HMK md.319). Bu yargılama usulünde; dilekçeler aşaması, ön inceleme, tahkikat ve hüküm aşaması dışında, yazılı yargılamada olduğu gibi tahkikatın tamamlanmasından sonra sözlü yargılama için ayrıca bir aşama öngörülmemiştir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.736). Bu aşamalar içinde yeni olan ise “ön inceleme” aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi, mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137 nci maddesinde ön incelemenin kapsamı, HMK’nın 138 inci maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK’nın 139 uncu maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, HMK’nın 140 ıncı maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
HMK’nın “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137 nci maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı belirtilmiştir. Mahkeme, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği belirtilmiştir.
Yargıtay’ın müstekar kararları kural olarak ön incelemenin duruşmalı yapılması gerektiği yönündedir.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmeden ve davalıların cevap dilekçesi vermesi sağlanmadan, ön inceleme duruşması icra edilmeden dosya üzerinden yapılan inceleme ile yetkisizlik kararı verilmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hukuki olgulara göre İlk Derece Mahkemesi tarafından tarafların hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde, ön inceleme duruşması icra edilmeksizin dosya üzerinden yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir. Yapılacak iş dava dilekçesinin davalılara tebliği, daha sonra ön inceleme oturumu için tarih belirlenmesi ve taraflara usulüne uygun şekilde davetiye tebliği ile ön inceleme duruşmasında gereken kararları almaktan ibarettir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, dosya üzerinden İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.