Yargıtay İçtihatları, Avukat Murat ÖCAL, Bodrum Avukat, Datça Avukat, Marmaris Avukat, Fethiye Avukat, Çeşme Avukat, Aydın Avukat, Kuşadası Avukat, Alanya Avukat, Antalya Avukat, Adana Avukat, Mersin Avukat, Çeşme Avukat, Balıkesir Avukat, Çanakkale Avukat, Ankara Avukat, İstanbul Avukat, Yozgat Avukat, Sivas Avukat

Taleple Bağlılık İlkesi

HMK Madde 26

(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.

(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.

6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi

Madde, 1086 sayılı Kanunun tek fıkradan ibaret olan 74 üncü maddesini karşılamaktadır. 1086 sayılı Kanunun bu maddesinde yer alan “Türk Medenî Kanunu ile muayyen hükümler mahfuz olmak üzere” ibaresi, ikinci fıkrada “Hâkimin, tarafların talebi ile bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır” şeklinde daha genel bir ifadeyle düzenlenmiştir.

Bu madde ile 29 uncu maddede düzenlenen medenî yargılama için asıl olan, tasarruf ilkesinin bir açılımı yapılmış olmaktadır.

HMK Madde 26 Taleple Bağlılık İlkesi

Yargıtay İçtihatları

1. Hukuk Dairesi 2019/2431 E. , 2021/3054 K.

  • HMK Madde 26
  • Taleple Bağlılık İlkesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar …ve …vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.06.2021 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı …,… ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Asıl dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis, birleştirilen dava mirastan ıskatın iptali isteklerine ilişkindir.

Asıl davada davacı, mirasbırakan … adına kayıtlı taşınmazlarını mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalı kızlarına devrettiğini, taşınmazların tespiti için tespit davası açtıklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının saklı payı oranında iptal edilerek adına tesciline karar verilmesini istemiş, 06.03.2006 tarihli ıslah dilekçesinde ise, mirasbırakanın Pendik’te 714 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki iki adet bağımsız bölümünü, Tuzla ilçesindeki 327, 6489(5893/1), 6454, 6456, 6457, 6490, 6475, 6465, 6488 taşınmazını, aynı ilçede dört taşınmazını da 03.05.1994 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalılara muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptaliyle miras payı oranında adına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş, davacının talebinin açıklanmasına ilişkin 10.06.2013 tarihli dilekçesinde, Tuzla ilçesindeki 327, 6489(5893/1), 6454, 6456, 6457, 6490, 6475, 6465, 6488, 6467 ve 6482 parsel sayılı taşınmazların dava konusu olduğunu belirtmekle, mirasbırakandan davalılara devredilen taşınmazların tapu kayıtlarının saklı payı oranında iptali ile adına tescile, 3. kişilere devredilen taşınmazlar için saklı payı oranında bedele, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl davada davalılar, davacının talebinin açık olmadığını, temliklerde muvazaa bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Birleştirilen davada davacı, Kartal 7. Noterliğince düzenlenen 12.03.1986 tarihli ve 8731 yevmiye nolu düzenleme şeklinde vasiyetname ile annesi … tarafından miras hakkından ıskat edildiğini öğrendiğini, bu vasiyetnamenin daha önce kendisine tebliğ edilmediğini, ancak mirastan ıskat sebeplerinin gerçekleşmediğini ileri sürerek ıskatın iptale karar verilmesini istemiş, davalılar davanın süresinde açılmadığını belirterek da davanın reddini savunmuşlardır. Davanın kabulü ile vasiyetnamenin iptaline ilişkin olarak verilen karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesince “…Mirasbırakan, vasiyetnamesinde mirasçılıktan çıkarma sebebini göstermiştir. Sebebin varlığı ispat edilmemiştir. Mahkemece de mirasçılıktan çıkarma nedenlerinin gerçekleşmediği kabul edilmiştir. Bu durumda çıkarma nedeni bulunmasa da, mirasbırakanın tasarruf nisabı için ortaya koyduğu iradesinin korunması, başka bir ifade ile ölenin son arzusuna tasarruf nisabı dahilinde kalan kısım için geçerlilik tanınması, bunun dışında kalan bölüm (saklı pay) ile sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken (TMK.md.512/2) tasarrufun tümünün iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü ile vasiyetnamenin davacının saklı payı ile sınırlı olarak iptaline ilişkin olarak verilen karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesince “…Mahkemece de uyulan Dairemizin 23.02.2010 tarihli bozma kararında, ıskata ilişkin tasarrufun, davacının saklı payı dışında yerine getirileceği, saklı pay oranında bu tasarrufun geçersiz olduğu benimsendiğine göre, bu halde davaya tenkis davası olarak devam edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, vasiyetnamenin davacının saklı payı ile sınırlı olarak iptaline şeklinde karar tesisi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle bozulmuş olup, bozmaya uyularak yapılan yargılamada, dosyanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, tenkis şartları oluşmadığı gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan 1921 doğumlu …’ın 11.12.2004 tarihinde ölümü ile geriye…’ten olan çocukları …,…,ve davacı …, …’dan olma çocukları davalılar …, ve …,’ün mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 714 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan 12 nolu bağımsız bölümün 2/8 payı mirasbırakan adına kayıtlı iken 11.06.1991 tarihinde intifa hakkını üzerinde tutarak çıplak mülkiyetini eşit oranda davalılara satış suretiyle devrettiği, 03.05.1994 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile dava konusu 6482 parsel sayılı taşınmazı Hülya’ya, 6467 parsel sayılı taşınmazı …’e, 327 parsel sayılı taşınmazın 12/100 payı ile 6490, 6454, 6489(yeni 5893 ada 1 parsel), 6488 parsel sayılı taşınmazlardaki 48/100 payını davalılara eşit olarak temlik ettiği, davalı …’nın 6482 parsel sayılı taşınmazı 09.06.1994 tarihinde dava dışı …’a, davalı …’ün 6467 parsel sayılı taşınmazı 16.09.1994 tarihinde dava dışı Hüseyin Yıldıran’a devrettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince, mirasbırakanın davacıyı vasiyetname düzenlemek suretiyle mirasından ıskat ettiği ve malvarlığının önemli bir kısmını davalılara temlik ettiği, adına kayıtlı başka taşınmaz kalmadığı açık olup, dinlenen tanık beyanları ile anılan bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde temlikin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Ancak, asıl dava yönünden, davacı dava ve beyan dilekçelerinde, temyize cevap dilekçesinde açıkça talebinin saklı pay oranında iptal-tescil olduğunu belirtmiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi gözetilmeksizin, talep aşılarak tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.

Öte yandan, dava konusu 6482 ve 6467 parsel sayılı taşınmazlar dava tarihinde önce dava dışı 3. kişilere devredilmiş olup, davada taraf olmayan kişilerin tapu kayıtlarının iptal edilerek davacı adına tesciline karar verilmesi de isabetsizdir.

Birleştirilen dava yönünden ise; davacı mirastan ıskatın iptalini talep etmiş olup, HMK’nın 297/2 maddesi uyarınca olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken değinilen husus üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.

Kabule göre; dava konusu 5893 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yerine maddi hata neticesinde 593 ada 1 parsel sayılı taşınmazda hakkımda hüküm tesisi de isabetsizdir.

Davalılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

HMK Madde 26 Taleple Bağlılık İlkesi

Yargıtay İçtihatları

6. Hukuk Dairesi 2021/376 E. , 2021/427 K.

  • HMK Madde 26
  • Taleple Bağlılık İlkesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde davalı … Holding A.Ş. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacak talebine ilişkindir.

Davacı, davalı taraflar için sponsorluk koordinatörlüğü yaptığını ancak ücretinin bir kısmının kendisine ödenmediğini belirterek bakiye alacağını talep ve dava etmiştir.

Davalı …. Şti. davaya cevap vermemiştir.

Davalı … Holding A.Ş. ise işin kendisi için yapılmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Dava ilk olarak İş Mahkemesinde açılmış olup, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2014/27031 Esas 2015/15662 Karar sayılı ilamı ile taraflar arasında iş sözleşmesi hükümlerinin değil eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği bu yüzden davaya bakmakla görevli mahkemenin genel görevli mahkeme olması gerekçesiyle hükmü bozmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak; bilirkişiden rapor aldırılmış; rapor sonucunda belirlenen bedel yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı … Holding vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı … Holding A.Ş. vekilinin yerinde olmayan sair temyiz itirazlarının reddine,

2-Davacının davayı ilk olarak İş Mahkemelerinde açtığı ve ücret alacağı olarak 13.300,00tl talep ettiği, dosyanın görevsizlik sebebiyle bozulduğu ve görevli mahkemece aralarındaki ilişkinin eser sözleşmesi olarak değerlendirilerek davacı tarafa alacağını eser sözleşmesi çerçevesinde belirtmesi talep edilmiş olup, davacı taraf alacağını 1.500,00 TL olarak açıklamıştır.

Ancak mahkemece yapılan yargılama sonucunda 13.300,00 TL üzerinden kısmen kabul kararı verilmiştir, HMK 26.maddesinde yer alan taleple bağlılık ilkesi gereğince taleple bağlı kalınarak; 1.500,00 TL yönünden kabul kararı verilmesi gerekirken, talebin aşılarak hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:

Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı … Holding A.Ş. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı … Holding A.Ş. yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28/09/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.

HMK Madde 26 Taleple Bağlılık İlkesi

Yargıtay İçtihatları

12. Hukuk Dairesi 2021/2721 E. , 2021/7092 K.

  • HMK Madde 26
  • Taleple Bağlılık İlkesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibine ilişkin olarak borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; hakkında üst sınır ipoteğine dayalı ilamlı takip yapılamayacağını, hesap kat ihtarında bildirilen alacak ve faiz miktarının kesinleşmediğini belirterek takibe, borca ve faize itiraz ettiği, mahkemece takibin iptali talebi yönünden davanın reddi ile bilirkişi raporuna itibarla icra emrinin toplam alacak miktarı 2.542.967,53 TL olacak şekilde düzeltilmesine karar verildiği,borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

6100 sayılı HMK’nın “Taleple Bağlılık” başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda, alacaklı tarafından takip talebinde talep edilen toplam alacak miktarı 2.250.000,00 TL olup, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 23.10.2019 tarihli bilirkişi raporuna itibarla toplam alacak miktarının 2.542,976,53 TL olacak şekilde düzeltilmesine karar verildiği görülmektedir. Oysa taleple bağlılık ilkesi uyarınca, takip talebinde talep edilen alacak miktarının, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen miktardan düşük olduğu nazara alınarak takip talebindeki miktarın üzerine çıkılmak suretiyle karar verilemez.

O halde, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz isteminin kısmen kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 03.02.2021 tarih ve 2021/155 E. – 2021/218 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), … 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 03.11.2020 tarih ve 2019/133 E. – 2020/361 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 29/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.