Yargıtay İçtihatları, Avukat Murat ÖCAL, Bodrum Avukat, Datça Avukat, Marmaris Avukat, Fethiye Avukat, Çeşme Avukat, Aydın Avukat, Kuşadası Avukat, Alanya Avukat, Antalya Avukat, Adana Avukat, Mersin Avukat, Çeşme Avukat, Balıkesir Avukat, Çanakkale Avukat, Ankara Avukat, İstanbul Avukat, Yozgat Avukat, Sivas Avukat

Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

HMK Madde 18

(1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.

(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.

6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi

Taraflarca yapılan yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için gerekli şartlar düzenlenmiştir. Birinci fıkraya göre, yetki sözleşmesi ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda yapılabilir. Örneğin ayrılık, boşanma gibi kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki sözleşmesinin caiz olduğu hâllerde, sözleşmenin geçerli olarak yapılabilmesi için, yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın belli veya belirlenebilir nitelikte olması, yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin de gösterilmesi gereklidir.

HMK Madde 18 Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Yargıtay İçtihatları

11. Hukuk Dairesi 2015/5193 E. , 2015/12216 K.

  • HMK Madde 18
  • Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Taraflar arasında görülen davada … Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/12/2014 tarih ve 2014/1383-2014/443 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK’nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, ticari faaliyetini … ‘de şube açmak suretiyle yurt dışına taşıyan müvekkili şirketin, şubesinin bankacılık işlemlerini bir … iştiraki olan …’ne 19/10/2006 tarihli banka hesabı sözleşmesi ile verdiğini, bu sözleşme kapsamında kullanılmak üzere müvekkili şirketin mührü ve yetkililerine ait imza örneklerinin davalıya ibraz edildiğini ancak, müvekkili şirketi bankacılık işlemlerinde temsil edecek şube müdürünün imzasının çeşitli işlemlerde şube muhasebecisi tarafından taklit edildiğini, davalının imza tetkikinde gereken en basit özeni göstermemesi nedeniyle şirket hesaplarından, şirket muhasebecisinin verdiği sahte talimatlarla yakınlarının kişisel hesaplarına para geçirildiğini ve bu nedenle müvekkilinin 286.736,14 Azerbaycan Manatı karşılığı 647.553.00 TL zarara uğradığını, davalının güven kuruluşu olması nedeniyle hafif kusurlarından dahi sorumlu olduğunu ayrıca, adam çalıştıran sıfatıyla da ağırlaştırılmış objektif özen yükümlülüğü bulunduğunu ileri sürerek, 647.553,00 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11.2 maddesinde yetki anlaşması bulunduğunu, sözleşmenin ifa yerinin … olduğunu, 5718 sayılı Yasa’nın 47/1 maddesi uyarınca Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını savunarak, davanın yetki yönünden reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında akdedilen 19/10/2006 tarihli banka hesabı sözleşmesinin 11.2 maddesinde “tartışmayı taraflar kendi aralarında çözemedikçe tartışma …nin ilgili mahkemesinde yapılacaktır” hükmünün bulunduğu, anılan sözleşme hükmü, 5718 sayılı Yasa’nın 47. maddesi ile davalı tarafından yetki itirazında bulunulması hususları nazara alındığında, mahkemenin yetkili olmadığı, yetkili mahkemenin Azerbaycan Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde taraflar arasında akdedilen 19/10/2006 tarihli banka hesabı sözleşmesinin 11.2 maddesinde yetki şartı düzenlendiği, 5718 sayılı Yasa’nın 47. maddesi ile davalı tarafça yetki itirazında bulunulması hususları nazara alınarak mahkemenin yetkili olmadığı, yetkili mahkemenin … mahkemeleri olduğu gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Ancak, 5718 sayılı MÖHUK’nın “Yetki anlaşması ve sınırları” başlıklı 47. maddesi hükmü ile Türk mahkemelerinin yer itibariyle yetki kurallarının münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, tarafların, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan bir uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesini kararlaştırmalarının Türk Hukuku bakımından da geçerli olacağı düzenlenmiştir.

Yabancı devlet mahkemesine yetki tanıyan anlaşmanın Türk hukuku bakımından hukuki değer taşıması için öncelikle yazılı ve taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan bir uyuşmazlığa ilişkin olmalı, ikinci olarak söz konusu uyuşmazlık yönünden münhasır bir mahkeme tayin edilmemiş olmalı, üçüncü olarak ise, yetki anlaşması “uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda” olmalıdır. Diğer yandan yetki anlaşmasıyla yetkilendirilen yabancı devlet mahkemesinin HMK’nın 17. ve 18. maddelerindeki düzenlemeye paralel olarak “belirli” olması şartı MÖHUK’nın 47. maddesi yönünden de aranmalıdır. Seçilen mahkemenin belirli olduğunun kabulü için de yetkili kılınan mahkeme ismen zikredilmiş bulunmalıdır. Bu itibarla, mahkemece açıklanan hususlar nazara alınmadan, “tartışmayı taraflar kendi aralarında çözemedikçe tartışma … Cumhuriyetinin ilgili mahkemesinde yapılacaktır” şeklindeki “belirli olma” kriterini taşımayan yetki şartının geçerli olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/11/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Yabancı Ülke Mahkemesi’nin yetkisini öngören yetki sözleşmelerinin geçerlilik şartları 5718 sayılı milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 47. maddesinde düzenlenmiş olup, tarafların Türk Mahkemelerinin yetkisini dışlayarak yabancı ülke mahkemesini yetkili tayin edebilmeleri için yetki sözleşmesine konu uyuşmazlığın;

A) Yabancılık unsuru taşıması,

B) Borç ilişkisinden doğması

C) Türk mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği konulara ilişkin olması gerekmektedir.

Somut uyuşmazlıkta, 5718 Sayılı Yasa’nın 47. maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleştiği, hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun, taraflar arasında düzenlenen 11.10.2006 tarihli Banka Hesabı Sözleşmesi’nin 11/2. maddesindeki “tartışmayı tarafların kendi aralarında çözemediği halde uyuşmazlığın Azerbaycan ilgili mahkemesinde çözümleneceğine” ilişkin hükümde mahkemenin ismen zikredilmemiş olmasının yetki sözleşmesini geçersiz kılıp kılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Sayın çoğunluk, yabancı yer mahkemesi ismen zikredilmediğinden yetki sözleşmesinin geçerli olmadığını kabul etmektedir. Oysa, uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması nedeniyle genel olarak yabancı bir devletin mahkemelerini yetkili kılan yetki sözleşmesi “belirli” olma şartını gerçekleştirmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku 21. Baskı sh.485). … Devletinin hangi yer mahkemesinin uyuşmazlıkta yetkili olduğu, davanın açılacağı Azerbeycan Mahkemesinde, … milli hukukuna göre çözümlenecektir. Kaldı ki, davalı taraf yetki sözleşmesinin geçersiz olduğunu iddia etmediği gibi, … ülke hukukunun böyle bir anlaşmaya geçerlilik tanımayacağını da ispat etmiş değildir (Sargın, Yetki Anlaşmaları sh, 171). Sonuçta, genel olarak yabancı bir devletin mahkemesini yetkili kılan yetki sözleşmesi, geçerli bulunduğundan yerel mahkeme kararının onanması gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyız

HMK Madde 18 Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Yargıtay İçtihatları

17. Hukuk Dairesi 2012/5431 E. , 2013/2726 K.

  • HMK Madde 18
  • Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı … davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, davalı borçlu …’nun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına … parselde bulunan benzinliğin 4/5 hissesini 23.3.2009 tarihinde davalı … ‘ya, … nolu bağımsız bölümü 7.7.2010 tarihinde davalı …’ya sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı borçlu … ile davalı … vekili, davalıların ikametgah yeri, sözleşmenin yapıldığı ve ifa edilme yeri, taşınmazların bulunduğu yer itibarıyla … Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, kredi sözleşmesindeki yetkili yerin davacı tarafından borçluların bilgisi ve rızası dışında sonradan Adana olarak doldurulduğunu, borçlunun aciz halinde olmadığını, aynı alacakla ilgili ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla da takip yapıldığını, ipotekli taşınmazın borcu karşılamaya yeterli olduğunu, taşınmazların rayiç bedelle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı … vekili, ikametgah ve davanın niteliği gereği işbölümü ve yetki itirazının kabulü ile dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, 6100 Sayılı HMK’nun 17.maddesi gereğince yetki sözleşmesinin geçersiz olduğunu, borçlu hakkındaki icra takibi kesinleşmediğinden ve aciz belgesi sunulmadığından dava şartların bulunmadığını, taşınmazın tamamının rayiç bedelle alındığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, 6100 Sayılı HMK’nin 17, 18, 7.maddeleri gereğince davalı borçlunun davacı banka ile yapılan sözleşmede kefil olduğu, tacir sıfatını taşımadığı, bu nedenle sözleşmedeki yetki kuralının borçlu hakkında geçersiz olduğu, borçlu tacir sıfatını taşısa idi dahi borçlu ile yapılan yetki sözleşmesinin sözleşmenin tarafı olmayan diğer iki davalı hakkında hüküm doğurmasının düşünülemeyeceği, aksi yöndeki yorumun 17.maddenin ilk cümlesine aykırılık oluşturacağı, 7.maddeye göre birden fazla davalının yer aldığı davalarda davanın davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemede bakılması gerektiği, somut olayda tüm davalıların yerleşim yerinin Kayseri olduğundan ortak yetkili mahkemenin Kayseri Mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde, taraflardan birinin süresinde başvurusu halinde dosyanın yetkili Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı … davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

1-Davalı … vekili 21.3.2012 tarihli temyize cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını da ileri sürmüş ise de, sözkonusu dilekçe temyiz defterine kaydedilmemiş olduğu gibi, harcının da yatırılmadığı anlaşıldığından, davalı … vekilinin temyiz isteminin bu nedenle reddine,

2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 3,15 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 5.3.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

HMK Madde 18 Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Yargıtay İçtihatları

11. Hukuk Dairesi 2014/18146 E. , 2015/154 K.

  • HMK Madde 18
  • Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Taraflar arasında görülen davada….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/03/2014 tarih ve 2013/597- 2014/128 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı Banka’daki hesabında kaynağını bilmediği bir şekilde 1.943.800 TL para göründüğünü, bir süre sonra hesaptaki bakiyenin 1.869.500 TL’ye düştüğünü, böylece hesaba nasıl geldiği bilinmeyen bu paradan 74.300 TL ve ayrıca kur farkı olarak 2.525 TL kesinti yapılıp müvekkilinin zarara uğratıldığını ileri sürerek 76.800 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin faaliyet adresinin Şişli/İstanbul’da olduğundan ve taraflar arasındaki yetki sözleşmesinde kararlaştırıldığından, davanın İstanbul Mahkemelerinin yetki alanına girdiğini ileri sürerek yetki itirazında bulunmuş, esas yönden de davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları sözleşmede, özel yetkili mahkeme olarak …..Mahkemelerinin ve İcra Dairelerinin belirlendiği, HMK’nın 17’nci maddesinde tacirler veya kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabileceklerinin düzenlendiği, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dilekçesi 14.11.2013 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, davalı 20.11.2013 tarihinde cevap süresinin uzatılmasını talep etmiş, mahkemece aynı tarihte davalının cevap süresinin 2 hafta uzatılmasına karar vermiş, süre uzatım kararı 29.11.2013 tarihinde davalı vekiline tebliğ edilmiş olup, buna göre davalının cevap süresinin son günü 13.12.2013 tarihidir.

Ancak yetki itirazının da ileri sürüldüğü cevap dilekçesi davalı vekilince 16.12.2013 tarihinde verilmiş olup mahkemece verilen 2 haftalık süre uzatım kararına göre yetki itirazı süresinde yapılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın “yetki sözleşmesi” başlığını taşıyan 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu yetkiye ilişkin kural, HMK’nın 18/1. maddesinin “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.” hükmünden de açıkça anlaşılabileceği üzere mahkeme re’sen gözetilecek kesin bir yetki kuralı niteliğinde değildir.

Esasen, yine madde hükmünden hareketle, taraflarca aksi kararlaştırılabilecek bir yetki kuralının, kamu düzeni mülahazası ile va’zedilmiş olan kesin yetki kuralları arasında yer alması söz konusu olamaz. 6100 sayılı HMK’nın 19/2’nci maddesi uyarınca yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Aynı Kanunun 19/4’üncü maddesi de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalının süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmadığı takdirde, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hâle geleceği düzenlenmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere davalı vekilinin yetki itirazı süresinde olmadığından 6100 sayılı HMK’nın 19/4’üncü maddesi uyarınca mahkeme yetkili hale gelmiş olup, işin esasına girilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.