Yargıtay İçtihatları, Avukat Murat ÖCAL, Bodrum Avukat, Datça Avukat, Marmaris Avukat, Fethiye Avukat, Çeşme Avukat, Aydın Avukat, Kuşadası Avukat, Alanya Avukat, Antalya Avukat, Adana Avukat, Mersin Avukat, Çeşme Avukat, Balıkesir Avukat, Çanakkale Avukat, Ankara Avukat, İstanbul Avukat, Yozgat Avukat, Sivas Avukat

Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

HMK Madde 12

(1) Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.

(3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.

6100 sayılı Kanunda Yer Alan Madde Gerekçesi

1086 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan taşınmazlara ilişkin yetki kuralı, günümüz Türkçesine uyarlanıp, kısaltılarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki aynî hakka ilişkin dava ve işlerle, taşınmazın zilyetliğine veya Türk Medenî Kanununda düzenlenen hapis hakkından farklı olarak, taşınmazın her türlü alıkoyma hakkına ilişkin dava ve işler, taşınmazın bulunduğu yerde açılacaktır. Hükümde, bu tür dava ve işler için, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisinin kesin olduğu açıkça belirtilmiştir. Taşınmaz üzerindeki aynî hakka ilişkin dava, doğrudan doğruya taşınmaz üzerindeki bir aynî hakka, örneğin istihkak davasında olduğu gibi, mülkiyet hakkına ilişkin olabileceği gibi; şahsî bir talep hakkı doğuran sözleşmeye dayanarak taşınmaz üzerinde bir aynî hak değişikliği veya aynî hak sahipliğinde bir değişiklik ortaya çıkaran bir dava açılıyorsa, böyle bir talep hakkına ilişkin dava da, taşınmazın aynına ilişkin dava olarak kabul edilip, madde kapsamında değerlendirilecektir. Buna karşılık, taşınmaza ilişkin olmakla birlikte, taşınmaz üzerinde aynî hakka değil de, şahsi bir hakka ilişkin dava, örneğin kiralanan taşınmazın tahliyesi davası için, bu hüküm uygulama alanı bulamayacaktır. Zira dava, taşınmaz üzerinde şahsî bir hakka ilişkindir. Şüphesiz böyle bir durumda, bir başka yetki kuralına göre, örneğin tahliye davası için, sözleşmenin ifa edileceği yer kuralına göre, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yine yetkili olabilir. Ancak, böyle bir durumda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, bu maddede belirtildiği şekilde kesin yetkili olmayacaktır.

Bir taşınmaz üzerindeki irtifak hakkına ilişkin davalar ise üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yerde açılacaktır. Bu hâlde de şüphesiz, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kesin yetkidir.

Taşınmaz üzerindeki aynî hakka ilişkin davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğeri için de dava açılabilecektir.

Adalet Komisyonu Değişiklik

Gerekçesi

Tasarının 17 nci maddesinde, ifadede açıklığı sağlamak amacıyla birinci fıkrada yer alan “dava ve işler” ve “dava ve işlerde” ibareleri “davalar” ve “davalarda”, üçüncü fıkrada yer alan “dava ve işler” ibaresi ise “davalar” şeklinde değiştirilmiş ve madde teselsül nedeniyle 18 inci madde olarak kabul edilmiştir.

HMK Madde 12 Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Yargıtay İçtihatları

1. Hukuk Dairesi 2016/7595 E. , 2016/6628 K.

  • HMK Madde 12
  • Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin olup 12.03.2014 tarihinde açılmış, mahkemece esastan karar verilmiştir.

Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.

Bu talepler, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK’nın) 1027. maddesi gereğince mahkemeye yapılırsa, 6100 sayılı HMK’nın 382/(2)-ç)-1 maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür.

Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK’nin 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ile ilgili olarak düzeltme isteyebilir.

Bununla birlikte, Bakanlar Kurulunun 22.7.2013 tarihli ve 2013/5150 sayılı kararı ile kabul edilen, 17.8.2013 tarihli ve 28738 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni Tapu Sicili Tüzüğünün 28. maddesinde, kütük sayfası malik sütununda malikin adı ve soyadı, baba adı ile edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarasının yazılacağı, tüzel kişilerin unvanlarının tam olarak yazılacağı ve paylı mülkiyette pay miktarı; paydaşların adı, soyadı ve baba adından sonraki kısımda, kesirli olarak gösterileceği ifade edilmiştir.

Aynı Tüzüğün 72. maddesinde, “Tapu sicilinde değişikliğin, hak sahibinin istemine ya da yetkili makam veya mahkeme kararına istinaden yapılabileceği” 74. maddesinde ise “Kütük, yevmiye defteri ve yardımcı sicillerde, belgelere aykırı basit yazım hatası yapıldığının tespit edilmesi hâlinde, müdür tarafından nedeni düzeltmeler sicilinde açıklanarak, re’sen düzeltme yapılacağı, istem belgesinde yapılan yanlışlık veya eksiklik düzeltilerek, belgenin uygun bir yerine yazılmak suretiyle taraflar ve tapu görevlilerince imzalanacağı ve sicilde buna uygun düzeltme yapılacağı, ana veya yardımcı siciller üzerinde yapılmış hata veya eksikliklerin, ilgililerce sunulan veya başka idarelerce düzenlenen belgelerden kaynaklanması hâlinde, ilgililerin gerçek durumu kanıtlayıcı belgelere dayalı başvuruları üzerine, istem, yevmiye defterine kaydedilerek gerekli düzeltme yapılacağı, kütük, yevmiye defteri ve yardımcı sicillerde, belgelere aykırı tescil veya esaslı yazım hatasının düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurunun alınması gerektiği, ilgililerden birisinin yazılı oluru olmazsa, bu durum beyanlar sütununda belirtilerek, 26.9.2011 tarihli ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre işlem yapılacağı, yapılacak düzeltmeler hatalı yazımdan sonra hak sahibi olmuş kişilerin hakkını etkileyici nitelikte ise, bu hak sahiplerinin de yazılı olurlarının aranacağı, müdürlüğün ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri tebliğ etmekle yükümlü” olduğu açıklanmıştır.

Tapu Sicili Tüzüğünün 75. maddesi “ (1) Kadastro çalışmalarından kaynaklanan malikin veya hak sahibinin adı, soyadı ve baba adına ilişkin tapu kütüğündeki yazım hataları ilgilisinin başvurusu üzerine;

a) Senetsizden tespitlerde; nüfus kayıt örneği ve taşınmazın bulunduğu belediye veya muhtarlıktan alınacak fotoğraflı ilmühaber,

b) Kayda dayalı tespitlerde; dayanağı kayıt ve belgeler, incelenmek ve gerektiğinde tanık ve varsa tespit bilirkişileri dinlemek ve zeminde inceleme yapmak suretiyle istemin gerçek hak sahibinden geldiği belirlenirse, istem yevmiye defterine kaydedilerek düzeltilir.

(2) Zeminde incelemenin, kadastro müdürlüğü teknik personeli ile birlikte yapılır ve inceleme neticesinde teknik rapor düzenlenir. Zeminde incelemede, komşu parsel malikleri, muhtar ve diğer ilgililer dinlenir; vergi kaydı ve diğer her türlü bilgi ve belgeden yararlanılır.

(3) Tapu sicilindeki bilgilerin güncellenmesi ve eksikliklerin giderilmesinde de yukarıdaki fıkralar uygulanır.

(4) Bu madde hükümleri uyarınca kayıt düzeltmeleri için müdürlüklere başvuru yapılması zorunludur” şeklinde düzenlenmiştir. Yine aynı Tüzüğün 26. maddesine göre ise mevzuat ve bu Tüzükte yer alan hükümlere uygun olmayan ve 4721 sayılı Kanunun 1011 inci maddesine göre geçici tescil şerhine de imkân bulunmayan istemlerin geciktirilmeden, gerekçesi, itiraz yeri ve süresi de belirtilmek suretiyle reddedileceği, ret kararının, istem sahibine elden veya 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği ve ret kararına, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde müdürlüğün bağlı bulunduğu bölge müdürlüğüne, bölge müdürlüğünün kararına karşı da tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Genel Müdürlüğe itiraz edilebileceği belirtilmektedir.

Yukarıda açıklanan yeni Tapu Sicili Tüzüğü hükümleri ve özelikle 75. maddesi nazara alındığında, tapu müdürlüklerine oldukça geniş yetkiler verilerek tapudaki hataların daha kısa bir sürede, idari yoldan düzeltilmesine imkân verildiği görülmektedir. Yine bu maddenin son fıkrasında ise “Bu madde hükümleri uyarınca kayıt düzeltmeleri için müdürlüklere başvuru yapılması zorunludur.” hükmü bulunmaktadır.

Bu hüküm hak arama özgürlüğünü kısıtlamamakta, aksine hak arayanlara haklarını çok daha kısa bir sürede, kolay, ucuz ve basit bir şekilde elde etme imkânı vermektedir. Hal böyle olunca, bu imkânın öncelikle tüketilmesi ve bu yolla bir sonuç alınamaması durumunda ilgilinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince mahkemeye başvurması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle, yeni Tapu Sicili Tüzüğünün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği 17.8.2013 tarihinden sonra, davacının, mahkemeye müracaat etmeden, öncelikle ilgili tapu müdürlüğüne yukarıda açıklanan prosedüre uygun şekilde başvurması, eğer bu talebinde istediği sonucu alamazsa daha sonra mahkemeye başvurması gerekir.

Hâl böyle olunca, Tapu Sicili Tüzüğü gereğince öncelikle tapu müdürlüğüne başvurma zorunluluğu getiren yasal prosedür izlenmeden doğrudan dava açıldığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. İlgili Tapu Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HMK Madde 12 Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Yargıtay İçtihatları

1. Hukuk Dairesi 2014/20193 E. , 2017/1720 K.

  • HMK Madde 12
  • Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemenin yetkisizliğine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve mirasçılar adına tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, 2014/57 Esas sayılı dosyada açılan davada çekişme konusu … … ilçesi mülki sınırları içerisinde bulunan taşınmazlar bakımından davanın tefrikine karar verilmiş, bu taşınmazlara ilişkin görülen davada 6100 sayılı HMK’nın 12. maddesi uyarınca mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir. Gerçekten de, anılan davaların taşınmazın aynına ilişkin olduğu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 12/1. madesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır. Ne var ki, HMK’nın 12/3. maddesinde, davanın birden fazla taşınmaza yönelik olarak açılması halinde, taşınmazlardan birinin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Hâl böyle olunca, HMK’nın 12/3. maddesi gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HMK Madde 12 Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Yargıtay İçtihatları

1. Hukuk Dairesi 2016/14661 E. , 2018/12215 K.

  • HMK Madde 12
  • Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tazminat-tenkis davası sonunda yerel mahkemece yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hâkimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat, olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babası …’ın maliki olduğu … ili … İlçesinde bulunan 1278 parsel sayılı taşınmazı 19/11/1987 tarihinde davalı oğluna muvazaalı olarak ve satış gösterilmek suretiyle temlik ettiğini, davalının da taşınmazı 28/11/2006 tarihinde kendisine ait diğer davalı şirkete ayni sermaye göstermek suretiyle temlik ettiğini, miras bırakanca yapılan temlikin gizli bağış olup, davalı şirketin de durumu bilerek muvazaalı şekilde taşınmazı edindiğini ileri sürerek davalı şirket adına kayıtılı çekişme konusu 1278 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanın terekesine iadesine karar verilmesini istemiş, 31/03/2016 tarihli dilekçesi ile, dava tarihinden önce çekişme konusu taşınmazla ilgili kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında verilen tescil kararının kesin olduğu halde tapu kaydında halen kayıt maliki olarak davalı şirketin göründüğünü belirterek HMK 125. maddesi uyarınca davanın tazminata dönüştürülmesini, aksi halde HMK 180. maddesine göre davayı tamamen ıslah ettiğini ve süresi içerisinde yeni dava dilekçesini sunacağını beyan etmiş; 06/04/2016 tarihli yeni dava dilekçesiyle, çekişme konusu taşınmazın kamulaştırılması nedeniyle kamulaştırma bedelinden miras payına isabet eden 5.004.252,00-Tl’nin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini, olmadığı taktirde tenkis hükümlerinin uygulanmasını istemiştir.

Davalılar vekili, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmeyip tüm mirasçıları kapsar şekilde paylaştırma yaptığını, davacı lehine kazandırmalarda ve tasarruflarda bulunduğunu, kamulaştırma nedeniyle otuz yıl sonra değer kazanan dava konusu taşınmazda davacının kötüniyetli olarak pay istediğini, davalı …’in taşınmazı alım gücü bulunduğunu, davalı şirketin ise iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; davacı yanın HMK 180. maddesi uyarınca sunmuş olduğu yeni dava dilekçesine karşı yetki itirazında bulunmuş, davanın ayni hakla ilgisi kalmayıp murisin son yerleşim yerinin kesin yetkili olduğunu, mirasbırakanın ve davalıların …’da ikamet ettiğini belirterek yetkisizlik kararı verilmesini istemiş, tazminata dönüştürülen davanın zamanaşımına uğradığını, kademeli tenkis isteği yönünden de hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, mirasbırakanın son yerleşim yerinin ve davalıların yerleşim yerinin … ili olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 11.maddesindeki “Mirastan kaynaklanan davalarda murisin son yerleşim yeri mahkemesinin kesin yetkili olduğu” düzenlemesi ve genel yetki kuralı uyarınca yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere, HMK’nun 12. maddesine göre, taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre, bu davalar birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde diğerleri hakkında da açılabilir.

Anılan bu kural kesin yetki ve dava şartına ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Diğer taraftan, HMK 11. maddesinde mirastan doğan davalarda ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesinin kesin yetkili olduğu belirtilmiş ve bu kesin yetki kuralının uygulanacağı davalar maddenin

(a) bendinde terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar,

(b) bendinde terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar şeklinde sayılmış olup, taşınmazın aynına ilişkin davalardaki kesin yetki kuralı ise HMK’nun 12. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.

Eldeki dava, muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı, kaynağını 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından alan bir davadır. Eş söyleyişle, sağlar arası işlemin geçersizliği ileri sürülmektedir. Temlikin muvazaa nedeniyle geçersizliğine dayanılarak iptal tescil istemiyle açılan dava, yargılamanın seyri sırasında ıslah edilerek tazminat isteğine dönüştürülse dahi açıldığı tarih itibariyle yetkili mahkemede açılmıştır. Hal böyle olunca, davanın, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğu ve HMK’nun 12.maddesinde öngörülen kesin yetki kuralına göre taşınmazın bulunduğu Akyurt yargı çevresi içinde kaldığı ve bu yer mahkemesinin yetkili olduğu gözetilerek, davanın esasının incelenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Davalıların değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HMK Madde 12 Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Yargıtay İçtihatları

8. Hukuk Dairesi 2018/3104 E. , 2019/2499 K.

  • HMK Madde 12
  • Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davacının dava dilekçesinin reddine, mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili idareye ait taşınmazı davalının haksız olarak işgal etmesi nedeniyle 01.09.2013-31.08.2014 tarihleri arasına isabet eden 17.320,00 TL ecrimisilin kademeli faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde; dava konusu taşınmazın Zeytinburnu ilçesinde bulunduğu, dolayısıyla … Asliye Hukuk Mahkemelerinin adli yargı sınırları içerisinde kaldığı belirtilerek yetkisizlik kararı verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, ecrimisil istemine yöneliktir.

Ecrimisil davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK’nin 12. maddesi uygulanmaz. Kesin yetki kuralı olmadığı için de HMK’daki genel yetki kuralı uygulama alanı bulur ve bu bağlamda öncelikle genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgahı mahkemesi yetkilidir. Ecrimisil, 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı İBK’da haksız eylem olarak nitelendirilmiş bulunduğundan, HMK m.16’da düzenlenen yetki kuralları uyarınca belirlenen haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir. Ayrıca ecrimisil davasında kesin yetkili bir mahkeme olmadığı için, HMK m.19/4 uyarınca ecrimisil davası yetkisiz mahkemede açılmış olsa bile davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir.

Somut olayda, davanın, davacının yani zarar görenin dava dilekçesinde kendi adresi olarak gösterdiği “….Beyoğlu” nun bağlı olduğu yer mahkemesi olan … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı ve yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca, yetkili mahkeme konusunda davacının seçimlik hakkı bulunduğu gözetilmek suretiyle işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, temyiz itirazının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

HMK Madde 12 Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Yargıtay İçtihatları

17. Hukuk Dairesi 2014/23791 E. , 2017/745 K.

  • HMK Madde 12
  • Taşınmazın Aynından Doğan Davalarda Yetki

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle mahkemenin yetkisizliğine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, müvekkilinin murisi …’in … plaka sayılı aracın satış bedeli için ödediği 40.000 TL’nin iadesi için davalılardan … hakkında icra takibi başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu, … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/549 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, davanın kabul edilerek icra inkar tazminatına da karar verildiğini, davalı borçlu …’in … İli, … İlçesi, … Mahallesi 2054 ada 4 parsel C Blok 7 ve 10 bağımsız bölüm numaralı taşınmazlardaki hisselerini diğer davalı kardeşi …a devrettiğini, bu işlemin mal kaçırmaya yönelik, kötüniyetli ve muvazaalı olduğunu belirterek tasarrufun iptalini talep etmiştir.

Davalılar … Mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek yetki itirazı ile birlikte davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece yetkisizlik nedeniyle davanın reddine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, terditli olarak açılan, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali olmadığı takdirde BK’nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkindir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. İptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK’nun 6. maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir. Aynı Yasanın 7/1 maddesi gereğince de davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. İptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK’nun 12. maddesinin uygulanma imkanı yoktur.

Öte yandan HMK’nun 19/2 maddesine göre bu yetki kesin yetki kuralı olmadığından taraflarca süresi içerisinde usulüne uygun olarak itiraz halinde mahkemece dikkate alınır. Yine aynı madde de yetki itirazının cevap dilekçesi ile ileri sürülmesi gerektiği belirtilmiştir. Yetki itirazı ilk itirazlardan olup (HMK.md.116/1-a) davalıların, yetki itirazlarını dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde ileri sürmeleri gerekir. (HMK.md.117,317-319).

Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi olup yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerekir. Somut olayda, davalı borçlu vekili ve davalı 3.kişi cevap dilekçelerinde (dava dilekçesinin her iki davalıya tebliğ tarihi; 05.02.2014, her iki davalının cevap-itiraz dilekçesi tarihi 20.02.2014) davanın, taşınmazın aynına ilişkin olduğu, taşınmazın … … ilçesinde bulunduğu, ayrıca davalıların adreslerinin de …’da bulunduğundan davaya … Mahkemesinde bakılması gerektiğini belirterek yetki itirazında bulunmuşlardır. Bu durumda yetki itirazı iki haftalık cevap süresinden sonra yapıldığından (itiraz için son günün 19.02.2014 tarihi olduğu gözetilerek), mahkemece dikkate alınmaması, yetki itirazlarının reddi ile işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.